Gözü dönmüş Glero, Laniam’ın sımsıkı amcığını delip geçmeye kararlıydı. Odaya yayılan ter kokusu ve nefes kesen heyecan, ikisinin de damarlarındaki damarı çatlatıyordu. Laniam, dizlerinin üstünde yalana yatmıştı; sırtını kambur yapmış, ince beli titreyerek göğüsleri hafifçe kalkıp iniyordu. Glero’nun iri yarakları, amcığın içine girerken çıkardığı o derin, ıslak sesler odanın duvarlarından yankılanıyordu. Her bir itişinde Laniam’ın dar amcığı Glero’nun sert yumuşaklığına teslim oluyor, sanki daha önce hiç bu kadar dibine köklenmemiş gibi inliyordu.
Glero hızını arttırdıkça Laniam’ın nefesi kesiliyor; labialarının arasına dolan sıcaklık ve baskıyla iyice eriyordu. Yarağı amcığın en dip noktalarına saplayarak sanki içini parçalamaya çalışıyordu. Laniam, acı ile zevkin dibinde inliyordu; “Ah be…” diye başlayan cümleleri yarıda kalıyor, boğuk ve istekli naralar yükseliyordu. Glero da durmuyordu; elini Laniam’ın bele atmıştı, kuvvetle çekiyor, dayıyor arkasından daha güçlü sokuyordu. Her sikisinde sırtındaki terler yerdeki halıya damlıyor, iki beden sıkıca birbirine kenetleniyordu.
Bu vahşi kökleme seansında artık kontrol tamamen Glero’nundu. Amcığını tam anlamıyla doldurduğu an geldiğinde, yavaşlayıp derin bir nefes aldıktan sonra tüm gücüyle bastırdı. Laniam’ın dar amcığına aniden boşalan beyazı çiseleyen gürültüyle yayılmaya başladı; onun içine fışkıran o deli yükün getirdiği dayanılmaz hazla birlikte Laniam darmadağın halde kıvranıyordu. Glero’nın yarağı içeride ritmik kasılarla boşalmaya devam ederken, Laniam “Ahhh… Haaamm…” diye son kalan seslerini çıkardıktan sonra bütün bedenini bıraktı yere. Bu sert ve acımasız dayama sonunda ikisi de ter içinde kalmıştı; Glero’nın devasa sikisinden aldığı zevkle dolu boşalması amcığın içinde iz bırakmıştı—tam bir fahişe gibi teslim olmuştu!